18 Ocak 2013 Cuma

Beril Bebek & Serpil'in Hikayesi


İlk doğum hikayemiz Bursa'dan geldi :) Beril bebiş normal doğum ile dünyaya gelmiş tam bir tosuncuk; 4300 gr doğmuş. Beril bebek ve Serpil Hanım'ın hikayesini Serpil Hanım'ın kaleminden aktarıyorum. Paylaşımınız için teşekkürler Serpil Hanım...


Bebişin adı: Beril
Doğum Tarihi: 28.10.2010
Doğum Haftası: 39+5
Boyu & Kilosu: 52cm / 4300gr 
Doğum Şekli: Normal
Hastane:Bursa Acıbadem Hastanesi


O kadar çok anlattım, o kadar çok dalıp dalıp düşündüm ki...Her seferinde apayrı detayları hatırlayıp, başka anları atlaya zıplaya anlatıyordum. Hamile kalmadan çok önceleri bile nedense normal doğum yapmak isteği vardı içimde. İçimden hep bir ses beni buna itti. NORMAL.. evet her şey normal olmalıydı. Normal bir hamilelik geçirip normal doğum ile dünyaya getirmeliydim bebeğimi. Her şeyin başı sağlık. Ama biraz telkin, biraz soğukkanlılık, biraz heyecan, biraz merak.. Hepsi karmaşık bir halde istiyordum bunu. Aslında kan görmeye dayanamam, kötü bir haber karşısında hafif bir baygınlıkla olduğum yere yığılıverirdim. 22 yaşımda sağ kulağıma deldirdiğim 2.küpe deliğinde ki küpeyi çıkarırken şak diye bayılan ben değil miydim??? Yara bandının altındaki yaraya zor bakar, pansuman yapmakta zorlanırdım. Annem bu idealimi bildiğinden bana hep ''sen normal doğum falan yapamazsın'' diye söylenir, güler geçerdi. Ama anlatamadığım bir şey vardı. Benim derdim can acısı değildi ki!!!! Neyse o his, içim o tarz şeylerde gıcık olur, ürperirdim. Halbuki kolay ağlayan, yılan, pes eden, bir yerim ağrıdığında belli etmeyen devam eden, insanların huzurunu dağıtmamak için söylemeyen bendim. ''Canı sert'' denilen insan tipiydim. Evet o sancıları çekip bebeğime kavuşacaktım. Ama sezaryen masasında uyutulup, sancı ile uyanıp, kendi acımdan bebeğime zar zor göz ucu ile bakmamalıydım. Herkese bebeğim nasıl diye soramazdım. İlk ben görecektim. Asıl herkes bana sorsundu :) Hele ki diğer ihtimal.....onu düşününce de ürperdim. Ciddi bir uyuşukluk sonu ben ayıkken karnım kesilecek, bebek çıkarılacak, hemşire, doktor, hasta bakıcı kendi aralarında diyalog halinde, ciddi bir iş yaparken benim heyecanımı kim nasıl paylaşacak? Peki ya sonrası adım adım yürü, yavaş eğil, dikiş yerini temiz tut, pansuman yap....Yok yok... Buda değildi.. İzlediğim bir sezaryen ameliyatı videosu son nokta oldu. Elim ayağım buz kesmiş, terlemeye başlamıştım bile....

Gayet güzel giden bir hamilelik sonunda sona yaklaştım. Doktorum 2.kızını daha 11 ay önce dünyaya getirmiş süper bir anne ve doktordu. Bana önce psikolog oldu, dinledi, anladı, anlattı. Sonra abla oldu, öğüt verdi, yaşadıklarını paylaştı. Sonra doktor oldu, hep yanımdaydı, çok profesyoneldi. Güvenim sonsuzdu.Yalnızca aldığım kilolara biraz kızıyordu. 63 kilo ile kaldığım hamileliğimi 84 kilo ile bitirmiştim. Bebeğim ultrason kontrolünün sonunda 3,500-3,800 arası gözüküyordu. Eşim 4,500 ben ise 3,600 doğmuş iri bebeklerdik. Kızım da haftasına göre birazcık ileride gibiydi. Sağlıklıydı en önemlisi de buydu. 32. haftada erken kasılma nedeniyle 2 güncük hastanede yatıp çıkmıştım. Tedbirdi bu, gelip geçmişti. Artık her şey hazırdı ve bekliyorduk. Çantam, kızımın odası. Zaten evdeydim bütün gün. Benim dünyaya gelişim bir sabah kanamasıyla olmuş. Az sancılı ve vakitsiz. Neredeyse 3 hafta evvel gelmişim. Bende kafamda öyle bir senaryo uydurup gidiyordum. Bir sabah uyanacağım ve kanama ile hastaneye gideceğiz. Kendimi dinliyordum. Sancı nasıl olacaktı, nereden başlayacaktı, nefes böyle alıp şöyle verecektim..Hikaye.....:))

27 Ekim sabahına zor uyandım. Gece cam açık uyumuşum. Dün gece de zor uyudum, nefes zor aldım. Burnum tıkalı, kemiklerim ağrıyor. Kesin üşüttüm, grip olacağım. Eve yardıma gelen abla işini halletti, çıktı gitti. Ocağa fasulye koydum kaynasın. Uyumuşum,pişmişler iyice. Birde yağmur başladı ki, yeni silinen camlar mahvoldu. Ama bugün kızım çok hareketsiz. Koca gün 2-3 tekme attı. Zaten yatıyorum o da mı dinleniyor ne? Eşim aradı saat 15,30 gibi, anlattım. Hiç tepki vermemesi gereken bu olaya ''hemen ara doktoru'' dedi.Hı hı dedim. Aramadım. Dayanamadım aradım. Gel bir bakalım dedi. Öfleye pöfleye çıktık evden. Eşim çantalarımızı da aldı. Ne gerek var kontrol olup gelecektik. Giyindim, süslendim, makyajımı yaptım, mutfağı toparladım çıktık. Ama nasıl bir yağmur, dura kalka zor gidiyoruz...

Nst de her şey normal ama bebek hareketsiz diye 'hadi yat sen burada bu akşam' dedi doktorum. Olurdu olmazdı yattık bile. Atv de Avrupa Yakası, oturduk izliyoruz. Sürekli nst ye bağlıyım. Doktorcum bebekten yana endişeli. Sürekli soruyor,hareketler nasıl ??? Az işte! Anneler arandı, o yağmurda geldiler, gittiler. Sıkıldım patlayacağım. Hadi eve gidelim, yok olmaz... Bu gece buradayız...

Sabaha karşı uyandım. 4. kattaki odamdan dışarıyı seyrediyorum. Vardiya otobüsleri işe gidiyor, şehrin göbeği yeni yeni aydınlanıyor. Girdim bir duş aldım. Tırnaklarımı kestim, törpüledim, oje sürdüm. Akşam ki ziyaretlerden kalan kuru pastaları yedim. Eşim hala uyuyor. İnternette dolaştım. Artık saat  07,30. Hemşireler nöbet değiştirdi. Eşim uyandı, saat 08,30. Doktorum daha ofisine uğramamış, çantasıyla montuyla yanımda. "Nasıl geçti?" diyor gecen. Zaten almış haberleri hemşireden. Akşam da gelmişti kontrole. Kızı kucağında. ''Sakın bu gece doğurma, yüzerek bile gelemem her yer göl olmuş'' demişti.Şükür sabahı yaptık diyor :))

Yanıma oturdu,elimi tuttu. ''Bak haftan güzel (39+4) bebek iyi. Eve git derim 1 saat sonrada gelebilirsin, 1 hafta sonrada. Bebek iri gibi. 4 kiloyu görürsem sezaryene alırım, bebeği riske atamam. İstersen vuralım suni sancı, yapalım doğumu. Nasıl ister misin?? Ben aşağıya ineyim, üstümü değişip geleyim siz verin kararı'' dedi ve gitti. Düşündük, konuştuk eşimle tamam dedik. Saat 08:45 te kararı bildirdik. ''1 nolu kahvaltıyı verin'' dedi hemşireye, tıbbi terimden oluşan birkaç cümle kurdu ve gitti. 1 nolu kahvaltı da 1 pötibör, bisküvi, açık şekersiz çay, 1 dilim beyaz peynir!!!!!  Allahım ben peynir yemem ki, açım açç... Yok diyor hemşire bu kadar!!!

Saat 09:15'te sol kolumdan sancı serumu bağlandı. Her şeyimi çıkarıp, yeşil önlüğü giydirdiler. Kolda serum, tamamen hasta moduna girdim bile. Anneler geldi. Heyecan dorukta. Bekliyorum sancı falan yok! Yemek yok, su yok! Açım diyorum dinleyen yok! Yağmur yine başladı, camdan süzülen damlaları yalamak istiyorum o denli susadım... Hasta bakıcı kolumda turluyoruz koridoru. Hadi diyorum kızcağıza, hızlı yürüsene. Yavaş olun diyor gülerek. Eee ama sancı yok hadi gelsin diyorum. Saat 12:00 yok ! Saat 13:00 yok! adet sancısı gibi birşeyler başladı sanki yavaş yavaş sinsi sinsi. 1-2 saate şiddetlendi. Artık yatağıma yatmak istiyorum, hızlandı çünkü. Bu arada telefon trafiği. Arayan, soran, haberi olan olmayan. Kızıyorum içimden. Yan  misafir odasına geçiyorlar, Tv açık gözüm takılıyor arada. Saat 15:30'da artık sancılar şiddetli. Aklıma ayağa kalkmak gelmiyor, gelemiyor. Doktorum her fırsatta yanımda. Alttan muayene ediyor açılma yok daha. Diyor ki seni biliyorum, tamam dediğin an o andır. O zaman vuracağım epiduralini. Biraz daha sık dişini. Saat artık 16:30'a geldi. Sancılar bildiğin kuru karın ağrısı. Hani bağırsaklarını bozarsın bir gece yarısı zor atarsın ya kendini tuvalete aynı sancı işte!!! Saat 17:00 tamam dedim eşime, vurulsun epidural. Kontrolde açılma 4 cm.e ulaşmış ama yeterli değil. Anestezi uzmanları geldi hazırlıklar tamam. Ellerimi eşim tutuyor, başımı da hemşirenin göğsüne yaslıyorum. 15-20 dk. sonra sancım azaldı, rahattım. Bu arada arkadaşlar geldi ziyarete .Biraz lafladık, biraz güldük. Solumda sürekli ebe hemşirem ve nst cihazım. Doktorum 18:00'den sonra hep yanımda, sağımda. Sancılar bitti derken bir baskı gelip gidiyor. Doktorum tarif ediyor, "hadi bak şimdi şöyle bir derin nefes alıp ıkın, ben üç deyince". Çünkü o da aynı zamanda nst cihazından benim hissedemediğim sancı şiddetini görebiliyor. 1-2-3 hadiiii... Ikınıyorummmm... Tamam rahatla... Evet benimde o ıkınma hissim gidiyor. Hadi diyor sanki kabız olmuşsun da  öyle ıkın...!!! Ama ben kabız olmam ki derken bir daha baskı....hadi ıkın....... Sağ elimi tutmuş bana güç veriyor. Canım doktorum. Daha 1 yıl önce aynı şeyleri o da yaşamış, yine yaşıyor. Hatta benden daha heyecanlı... Alttan kontrol ediyor, açılma tam değil. ''Hadi canım bi daha geliyor ıkınma haddiii......''

Bu arada gelen, giden, kapı açılıp kapanıyor.. Sinirlerim iyicene bozuldu. Kapıları kilitletti hemşireye. Annem solumda oturuyor. Bir ara  annem dışarı çıktı, meğersem ağlamış, sonradan anlattı. O ara dedim doktoruma ''nolur annemi de almayın yanımıza' 'o anda bile kırmak istemiyorum onu çünkü. Doktorum çıktı geldi ''tamam''  dedi. Artık kimseler yok rahatız. 2.kez gördüğüm ebe hemşire bana daha çok güç veriyor. Beni o halde kimsenin görmesini, o mahremiyetime kimsenin tanık olmasını istemiyorum.. Doktor bri geliyor, bir gidiyor... Strese girmiş anlıyorum onu, tanıyorum çünkü.. Saat 19:00 oldu bile. Eli alnında!! ''Bu işte bi terslik var bu kadar ıkınmaya senin bu bebeği fırlatman lazım, kilosu tahminden de fazla demek ki'' dedi!!! İlk kez bu kadar pişman oldum... Hani her şey normal olacaktı!!! Bu suni sancı da nereden çıktı!!! Eliyle kontrol edip artık suyumu patlatıyor, bebeğin kakasını  kontrol etmiş sonradan öğrendim...

''Kanala girdi bebek ama ilerlemiyor diyor, ya alnını dayadı, ya da omuzla gelmek istiyor galiba, ben her ihtimale karşı ameliyathaneyi hazırlatıyorum'' dedi. Neeeeee...ameliyathane mi?? Hayır diyorum. Bebeği daha fazla strese sokamayız, biraz daha, son 15 dakika diyor bana. Nst cihazının sesini kapattırdı. Kalp atışları biraz düştü bebeğimin ama sorun yok! Doktorum bir girip bir çıkıyor. Meğersem koridorda volta atıyormuş, sonradan arkadaşlardan öğrendim. Hadi canım son 15 dakika daha diye diye kaç 15 dakikalar geçti acaba. Tüm gücümle, sırılsıklam oldum, kaldırın ayağa beni daha rahat olurum diyorum. Hayır diyor epidural seni ayakta tutmaz ıkın diyor... Saat artık 19:45, biliyorum zamanım kalmadı, ama bu saate kadar dayandım ve ameliyathaneye inersem genel anestezi ile uyutulacağım mecburen. Epidurali bekleyecek vakit yok!  Allahım yardım et, hadi hadii... Ikınarak kaç saniye geçirdim bilmiyorum. Doğumhane 2 oda yanda. Hadi dedi doktorum, gidiyoruz. Koridoru boşalttırdı. Hasta bakıcı geldi 2 tane. Yatağımı hareket ettirip çıkarmaya başlarken doktorum ben giyiniyorum diyerek fırladı. Doğumhanede 2 hemşire bekliyordu zaten. Yatağımdan hasta bakıcılar kollarımdan tutup kaldırdı, o sırada serum kordonları takılınca ayakta kalamadım ve ıkınma gelince de hooop yere çömeliverdim. Kalktım ve koltuğa oturdum. Bir koşturmaca o küçücük doğumhanede. İlave bir doktor daha geldi, bir de bebek doktoru. Toplam benle birlikte 8 kişiyiz. 

Hani bazı kadınlar der ya ''o koltuğa oturmak istemiyorum,korkuyorum" falan.... İşte bir hayat doğuyor orada ve o can havli ile başka bir anlamı oluyor o koltuğun tiksindiriciliği kalmıyor o saatte ..

Doktorum ameliyat önlüğünü, bonesini giymiş, elinde bir iğne, kesi yapacağım sakın korkma diyor.korku ???? O saatte korku değil, acı değil hissedilen, boyut değişik çünkü. Kimse yardım edemiyor ama her şey güç veriyor. Aacı,heyecan,merak her şey var...
O kesi denilen epizyotomi o anda durup düşünülecek,acı verecek bir şey asla değil. Yeter ki bebeğim kurtulsun modundasın..

''Hadi bir ıkınma istiyorum güçlü..hadiii.......olmadı.... nefes kesme canım büyük bir ıkınma...........EVET EVET EVET İŞTE GELDİİİİ....OOVV BU TOSUNCUKKKK'' ......Doktorum artık bana bakmıyor.elinde 1-2 kez hoplattığı mavi-mor-kırmızımsı bir bebek.. Tertemiz her yeri... Kapkara saçları ıslak ıslak, çekik çizgi gibi gözleri.. ''İşte işte bak'' diyor doktorum. Kordonunu kesip hemen bebek doktorunun eline veriyor. Tüm doğumhane birbirini kutluyor, hemşireler elimi sıkıyor, bana gülüyor. Eşimi aldılar hemen içeri, ağlıyor, gülüyor, bir garip ses çıkarıyor, kamera hazır, videoya çekiyor, foto çekiyor. Nasıl nasıl diyebiliyorum sadece 1-2 nefes alıp başımı yaslıyorum koltuğa. Sağa çevirince başımı görüyorum saat 20:10... Özellikle koyarlarmış doğumhanelere saat.:))
Ne yani diyorum bu muydu, bu kadar mıydı doğum dedikleri. İçeri girip 2 kez ıkındım, ben daha yeni başlıyoruz sanmıştım oysa ki...!! O kadar saattir uğraşan biz değildik sanki... Neydi ki bu?? Acı??? Hiçççç?? Acı mı oldu ki ????  :))))

Ağlamak istedim ağlayamadım, gülmek istedim yapamadım. Allahım bu bebek benim mi? Nasıl? Hiç ultrasonda ki görüntülere benzemiyor!! Kulakları da kıvrılmış bebeğimin :))))))

Önlüğümün  göğüs kısmınını sol taraftan indirdi hemşire, yaslayıverdi kızımı göğsüme... Allahım o nasıl bir sıcaklık, yumuşacık, mis gibi... Gözlerini açtı yüzüme "sende kimsin" der gibi baktı baktı baktı....Unutamammmm....

Hadi son bir ıkınma istiyorum diyor doktor, son denilen plasentayı da hop diye çıkarıverdik. O  koskoca karın bir anda foss iniverdi. Kuş gibiyim... Hafifim... Doktorum hemen bebek kilosu istiyorum diye talimat verdi bebek hemşiresine. Annemle kayınvalidem ağlamaktan yüzleri şişmiş yanıma kadar gelip beni öptüler... Nasıl gülüyorum... ''İyiyim yahu bir şeyim yok nasıl ama bebek'' diyorum... Daha çok ağlıyorlar. Eşim gözyaşları içinde gülüp sarılıp öpüyor beni... "İyiyim iyiyim" diyorum. Cidden iyiyim, bebeğimi götürdüler, bende kalkıp  gidebilirim onunla yani o kadar... 2-3 arkadaşım da elimi tutacak kadar yanıma girip çıktılar. Halen anlatırlar ''nasılda gülüyordun'' diye. El salladım, odamı süsleyin  diye seslendim. Hasta bakıcı annemden gecelik ve iç çamaşırlarımı aldı, ''tacımı da al unutma lütfen''  dedim,gülüyor...

Bebek odasından telefon..Bebek 4,300 gr... Doğumhane ekibi doktorum da dahil alkış, ıslık, tebrik ettiler, kutladılar. O yıl o hastanede normal doğan en kilolu bebek... Kiloyu bu kadar da beklemiyorduk, doğumun zor olmasının nedeni buymuş. Ama oldu işte. İyi ki de oldu, demek ki olabiliyormuş...

Doğumhaneden kalabalık alkışlar, gözyaşları, gülücükler, dualar arasında çıktım. Odam süslenmiş, püslenmiş, hasta bakıcım da beni süslemişti. Tacım, saçlarım, geceliğim, çoraplarım :))) Hemen geldi yemeğim. Sıcacık bir çorba, komposto, yeşil salata ve bir et yemeği. Yiyemedim ki... İçim almadı, çorbayı azıcık kaşıkladım onca ısrara dayanamayıp. 

21:15 gibi getirdiler kızımı. Hemen sağ memeden sütünü emdi, hiç sorunsuz. Tüm hastane ziyaretimize gelmişti bile. Doktorcuğum ise resmen benle doğurduğu için bitkin, perişan, şaşkın, mutlu ve gururluydu. Konuştuk, sarıldık, dinlenmek üzere artık evine gitti. Saat 23:30 gibi tuvaletimi yapmak üzere kaldırıldım. Hiç sorunsuz, bırakın tutmayın diye diye gittim eşimin kolunda.Yaptım ve geldim :))

Saat 05:00 e kadar ağrı kesici serumu takılıydı. Kızımı bebek odasına kendi tercihimizle vermedik. Hemşiremiz altını kontrol edip geri getiriyordu. Mis gibi uyuyordu kızım. Annemle ikimiz şaşkınlıktan, mutluluktan, heyecandan 1 gram bile uyuyamadık. Eşim yan misafir odasında horul horul uyuyordu ama :))

Ertesi gün kalktım,bir güzel banyomu yaptım,giyindim süslendim gelen misafirleri karşıladım,oturduk sohbet ettik.Hastane servisi yarıya düşmüştü 29 ekimdi ve yarım gün çalışmıştı herkes.Tekrar ziyaretimize gelip bizi unutmayın getirin sevelim bebeği diye tembihleyip gittiler.

Bizde akşam çıkışımızı yapıp, evimize vardık..

İyisi, kötüsü ile en baştan en sona tekrar yaşamak isteyeceğim hayat anımdır bu yazım. Yazarken tekrar yaşadım, hatırladım, ağladım ve güldüm. Allah isteyen herkese bu hisleri, an ve anıları yaşatsın. Dünyalar güzeli, sevgi dolu, sağlıklı bir kızım var. Artık 2,5 yaşında. Doğduğu günden itibaren hatıralarımı yazdım ona. Defterin son 4-5 sayfasında da buna benzer bir kompozisyon var. Asla unutmam ama atlamadan hatırlamak için kızıma bu anları yazdım.

İsteyen herkese benimkinden çok daha keyifli, sorunsuz ve sonu mutlu sonla bitecek bir doğum ve bunun hikayesini dilerim... 

Hiç yorum yok: